Gizli Şeker

Gizli Şeker

Halk arasında Gizli şeker olarak isimlendirilen durum, normal glukoz dengesi ile diyabet arasındaki metabolik durumu ifade etmektedir.

Halk arasında Gizli şeker olarak isimlendirilen durum, normal glukoz dengesi ile diyabet arasındaki metabolik durumu ifade etmektedir. Normalde açlık plazma şekerinin 110 mg/dl altında olması gerekmektedir. İşte açlık plazma şekerinin 110 mg/dl den yüksek, fakat 140 mg/dlden düşük ( yeni kriterlere göre 126 mg/dlden düşük) olması Bozuk glukoz Toleransı olarak tanımlanmaktadır. Benzer şekilde Şeker Yükleme Testi yapılan kişilerde 2. saatdeki plazma glukoz düzeyininin 140 mg/dlden yüksek, fakat 200 mg/dlden düşük olması da Bozuk glukoz Toleransı olarak isimlendirilmektedir. Bu durumdaki kişilerin gün boyu kan şekerleri normaldir ve diyabetin klasik bulguları görülmez. Bununla birlikte bu kişiler Tip 2 Diyabet için en riskli gurupta oldukları için hayat biçimlerini yeniden düzenlemeleri gereklidir. 

Türkiye'de 2 milyon 600 bin şeker ve 2 milyon 400 bin de gizli şeker hastasının bulunduğunu belirtilen Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, gerekli tedbirlerin alınmaması durumunda 2030 yılında bu sayının yüzde 50 oranında artmasından endişe edildiğini duyurdu. Konuyla ilgili olarak uzun süreden beri bir çalışma içinde olduklarını dile getiren Kahveci, tedbir alınmazsa dünyada 10 yıl içinde 388 milyon kişinin diyabetten hayatını kaybedeceğini vurguladı. 

Metropol Hastalığı 

Önder Kahveci, Türkiye Diyabet Epidemioloji çalışması sonuçlarına göre Türkiye'de 2 milyon 600 bin şeker ve 2 milyon 400 bin gizli şeker hastası bulunduğunun altını çizdi. Türkiyenin bilinen diyabet sıklık oranın yüzde 7.2 olduğunu kaydeden Kahveci, Türkiyede 20 yaş üstü bireylerde yüzde 6.9 oranında da gizli diyabet olduğunu ve bunların hiçbirisinin diyabetli olduğunu bilmediğini açıkladı. Kahveci, Bu rakamların özellikle İstanbul ve diğer büyük şehirlerde çok daha fazla olduğunu özellikle belirtmeliyim. Nitekim İstanbul'da yüzde 9ları aşan bir rakam var diye konuştu. 

İnsülin Hormonu 

Şeker hastalığı (ya da tıptaki adıyla Diabetes Mellitus), vücudumuzda insülin hormonunun hiç üretilememesine, vücudun ihtiyacını karşılayacak kadar üretilememesine, ya da üretilen insülinin yeterince etki gösterememesine bağlı olarak ortaya çıkıyor. Yani hastanın yeterince insülün üretememesi kandaki glukoz oranlarının aşırı yükselmesine sebep oluyor. Bu da başta damarlar, sinirler ve böbrekler olmak üzere vücuttaki birçok sistemin zarar görmesine yol açıyor. Sebeplerine göre bir çok diyabet tipi olmakla birlikte, vakaların çok büyük bir kısmı Tip 1 ve Tip 2 Diyabet vakaları olarak görülüyor. Tip 1 Diyabet daha çok çocuklarda ve genç erişkinlerde görülüyor. Tip 1 Diyabet, pankreasta bulunan ve insülin üreten beta hücrelerinin zedelenmesi ile oluşuyor. Hastalar, bir insülin yetersizliği olduğundan ömür boyu insülin hormonunu dışardan (enjeksiyon yoluyla) almak zorunda kalıyorlar. Bu sebeple Tip 1 Diyabet İnsüline Bağımlı Diyabet olarak da isimlendiriliyor. Genel olarak toplumdaki diyabet vakalarının yüzde 10unu Tip 1 Diyabet vakaları oluşturuyor. Çocukluk çağında Tip 1 Diyabet sıklığı ülkeler (bölgeler) arasında farklılık göstermekte ve her yıl 15 yaş altındaki 100 bin çocuktan 1-42sinde diyabet gelişiyor. 

Obezler Risk Altında 

Tip 2 Diyabet ise sıklıkla erişkinlerde ve obez (şişman) kişilerde görülüyor. Tip 2 Diyabetli hastalarda insülin salgılanmasındaki yetersizlikten çok dokulardaki insülin reseptörlerindeki rezistans (direnç) sonucunda glukoz metabolizması bozuluyor. Tip 2 diyabetin kuvvetli bir genetik yatkınlık zemininde geliştiği bilinmekle birlikte, genetik mekanizmalar tam olarak henüz aydınlatılamadı. Tip 2 Diyabetliler hastalıklarının başlangıcında ve genelde uzun süre insüline ihtiyaç duymadan hayatlarını sürdürebiliyorlar. Bu sebeple Tip 2 Diyabet İnsüline Bağımlı Olmayan Diyabet olarak da isimlendiriliyor. Genel olarak erişkin nüfusta yüzde 4-8 oranında Tip 2 Diyabet görülüyor. 

Diyabet Misiniz

  • Diyabet tanısı, çeşitli uluslararası kuruluşların koyduğu aşağıdaki ölçütlere göre konmaktadır:
  • Klasik diyabet bulguları olan bir kişide herhangi bir zamanda ölçülen plazma glukoz düzeyinin 200 mg/dl den yüksek olması. 
  • En az 8 saatlik aç (kalori almayan) bir kişide plazma şekerinin 140 mg/dl den yüksek olması. Yakın zamanda Amerikan Diyabet Birliği Açlık Kan Şekeri sınırını 126 mg/dl olarak belirlemiştir. 
  • Şeker yükleme testinde (OGTT) 2. Saatdeki plazma glukoz düzeyinin 200 mg/dl den yüksek olması. 

Belirtileri 

Diyabete bağlı klinik bulgular vücuttaki karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasının bozulmasına bağlıdır. İnsülin eksikliği ve/veya insülin direnci sebebiyle hücrelere giremeyen glukoz belli bir serum düzeyini (180mg/dl) aştığında idrarla atılmaya başlar. Böbreklerden atılan glukoz beraberinde sıvı atılımını da arttırır ve sonuçta çok ve sık idrar yapma (Poliüri) olur. Vücut, Poliüri ile olan sıvı kaybını karşılamak için çok su içilir ve bu da Polidisi olarak isimlendirilir. Organizma, enerji kaynağı olarak glukozu kullanamayınca bir taraftan iştah artması yaşar, diğer taraftan yedek enerji depoları olan yağlar ve proteinleri yakmaya başlar. Bunun sonucunda da iştah artmasına rağmen kilo kaybı yaşanır. Bu klasik bulguların dışında diyabet hastalarında çabuk yorulma, görme bulanıklığı, sık deri infeksiyonu gibi bulgular görülür.

Yorum Yap

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Giriş Yap

Yorumunuzun kontrolden geçtikten sonra yayınlanacaktır.

...