Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)

Dünyada ticari değere sahip GDO’lu ürün sayısı sadece kanola, pamuk, mısır ve soya üretimiyle sınırlıydı.

Bugün özellikle sebzelerde de genetik oynamalar yapıldı yüksek verimlilik ve hastalıklara karşı direnç sağlanmaya çalışıldı. Bunlar dışında ticarete konu olmayan denemeleri devam eden ürünler de vardır.

2011 yılından bu yana GDO’lu tarımsal ürün ekimi yapan ilk 10 ülke sırasıyla ABD, Brezilya, Kanada, Çin, Paraguay, Pakistan, Güney Afrika ve Uruguay’dır.

En fazla üretimi yapılan genetiği değiştirilmiş tarımsal ürünler;

Soya fasulyesi         %81

Pamuk                     %64

Mısır                        %29

Kanola                     %23

Her 4 Kişiden 3‘ü GDO'dan Haberdar

Türkiye’de 3 bölgede gerçekleştirilen ve kabaca Güney Doğu Anadolu, Karadeniz ve doğu Anadolu bölgelerinde yaklaşık 600 kişiye genetiği değiştirilmiş organizmalara dair sorular sorulduğunda genel düzeyde halkın haberdar olduğu anlaşıldı. Batıya doğru gidildikçe GDO farkındalığının da arttığı gözlenmiştir. Hatta ambalajlı bir üründe GDO olduğunu bilseniz alır mısınız? Diye sorulduğunda  %83 almam %16, 7 si alacağını belirtmiş.

Genetiği değiştirilmiş organizmalar son 35 yıldır dünyada yoğun bir şekilde tartışılmaktadır.

Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde GDO’lu ürünlerin organ tahribatına, sindirim ve bağışıklık sisteminde düzensizliklere, yaşlanmanın hızlanmasına ve kısırlığa neden olduğu tespit edilmiştir. İnsanlar üzerindeki çalışmalarda ise GDO’lu proteinlerin ve kimyasalların bazılarının sindirime uğramadan vücut içinde kalabildiği ve muhtemel uzun vadeli zararlara neden olabileceği görülmüştür. Örneğin, soya fasulyesine enjekte edilen gen vücudumuzda yaşayan bazı bakterilerin DNA’larına transfer olabilmektedir ve ayrıca GDO’lu mısır tarafından üretilen toksik böcek öldürücü hamile kadınlarda ve onların doğmamış fetüslerinde görülebilmektedir

ABD’de GDO’ların 1996 yılında ortaya çıkmasından sonra sağlık problemleri artmıştır. Kronik hastalıklara sahip Amerikalıların oranı sadece 9 yıl içinde %7 lerden %13 lere çıkmıştır. Gıda alerjileri birdenbire yükselmiş, otizm gibi hastalıklar, üreme düzensizlikleri, sindirim problemleri ve diğer rahatsızlıklarda bariz artışlar gözlenmiştir.

Genetik mühendisliği birbiriyle alakası olmayan türlerin genlerini birbirine karıştırarak tahmin edilemeyecek yan etkilere kapı aralamaktadır. Dahası transfer edilen genin türünden bağımsız olarak üretilen yeni tür bitkiler yeni toksinler, alerjenler, kanserojenler ve beslenme zaafiyetleri gibi zararlar doğurmaktadır.

GDO’lu ürünler ve onlarla alakalı böcek öldürücüler kuşlara, böceklere, amfibilere, deniz ekosistemine ve topraktaki organizmalara zarar vermektedirler. Bu zararlı kimyasallar biyoçeşitliliği azaltmakta, su kaynaklarını kirletmektedir. Örneğin, GDO’lu mısırlar kral kelebeklerin habitatını ortadan kaldırmaktadır. Bu kelebeklerin miktarı ABD’de %50 oranında azalmıştır. Böcek öldürücüler amfibilerde doğum bozukluklarına, embriyonik ölümlere, hormonal bozukluklara ve organsal tahribatlara neden olmaktadır. GDO’lu kanola yağının da benzer zararları verdiği ispatlamıştır.

Özetle GDO’lu ürünler sadece insanın değil doğanın tüm varlıklarını tehdit eden bir unsur haline gelmiştir. Bitki ya da hayvan bakteri ya da virüs GDO’lu ürünler hangi canlıya zarar verirse versin doğrudan ya da dolaylı yoldan insan sağlığına da zara vermektedir. Bu yüzden GDO’lu ürünleri tüketmemek hayati bir önem taşımaktadır.

Türkiye’de Mevcut Durum

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca 26 Ekim 2009 tarih ve 27388 sayılı yönetmelik ile;

  • GDO’lu ürünlerin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimi kurallara bağlanıyor.
  • Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO’lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaklanıyor.
  • GDO’lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılması yasaklanıyor.
  • İnsan ve hayvan tedavisinde kullanılan antibiyotiklere karşı direnç genleri içeren GDO’lu ürünlerin ithalatı ve piyasaya sunulması yasak kapsamına girmektedir.
  • Gıda ve yem, GDO’lardan biri veya birkaçında toplamda %0.9 oranında içeriyor ise GDO’lu kabul ediliyor. Bu nedenle içinde %0.9 oranıda GDO bulunanlarda ‘‘Bu ürün GDO’ludur’’ etiketi zorunluluğu getiriliyor. Ancak bu oranın altında ise etiket zorunluluğu bulunmuyor.

Yorum Yap

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Giriş Yap

Yorumunuzun kontrolden geçtikten sonra yayınlanacaktır.

...