Mezoterapi

Mezoterapi

Mezoterapi Latince'de meso (orta) ve therapy (tedavi edici) kelimelerinden oluşur ve orta tabaka yolu ile tedavi anlamına gelir.

Mezoterapi yöntemi, ilk defa 1952 yılında Fransız doktor Michel Pistor tarafından özellikle bölgesel sorunlarda sistemik yoldan verilen ilaçların yan etkilerini azaltmak ve sorunlu bölgeye doğrudan müdahale etmek amacıyla uygulandı. Sonraki yıllarda mezoterapi uygulamaları hız kazandı ve 1987 yılında Fransız Tıp Akademisi, mezoterapiyi tıbbi bir uygulama olarak kabul etti. Bu gün için dünya genelinde 25.000 den fazla doktor selülit, bölgesel zayıflama, kırışıklık, cilt yenileme (gençleştirme), kellik, nedbe, ağrı ve spor yaralanmaları tedavisinde mezoterapi yöntemi kullanmaktadır. Uluslar arası Mezoterapi Derneği Avrupa ve Güney Amerika kıtasından 14 ülkeden oluşmaktadır. 

Mezoterapi Latince'de meso (orta) ve therapy (tedavi edici) kelimelerinden oluşur ve orta tabaka yolu ile tedavi anlamına gelir. Mezoterapi, farmakolojik (alopatik) ilaçlar, homeopatik ürünler, vitaminler, mineraller, aminoasitler ve enzimlerden oluşan bir karışımın özel iğnelerle çok küçük dozlarda çoklu enjeksiyon şeklinde epidermis ve hipodermis tabakaları arasında bulunan dermis (orta tabaka) tabakasına verilmesi yöntemidir. 

Mezoterapi selülit, bölgesel zayıflama, vücut şekillendirme, kilo kaybı, yüz canlılığı (mesolift), göz torbaları, cilt çatlağı, skar dokusu (estetik sorunlar), bel, boyun, kas ağrıları ve spor yaralanmaları, yumuşak doku romatizması ve osteartrit tedavisinde kullanılır.

Mezoterapi uygulaması el yöntemi ve/veya mezoterapi cihazı kullanılarak yapılmaktadır. Uygulamada enjeksiyon tekniği ve verilecek farmakolojik ilaç miktarı çok önemlidir. Bu konuda genel bir görüş birliği yoktur. Genel olarak üç teknik uygulanır:

  • Papule tekniği; iğne ucu cilt üzerinde yatay konumdayken 1-2 mm derinliğe girilir.
  • Nappage tekniği iğne ucu cilt üzerinde 300-600 açısal pozisyondayken 2-4 mm derinliğe ile girilir.
  • Point by Point; derin enjeksiyon olarak da bilinir. İğne ucu, cilt üzerinde dik pozisyondayken 4-12 mm derinliğe girilir. Mezoterapi uygulamasında 4mm.lik iğne kullanılması en doğru seçimdir. Ancak, günümüzde 6-13 mm.lik iğne uçları da bulunmaktadır. Cildimiz epidermis, dermis ve hipodermis tabakalarından oluşur. Epidermis ve dermis tabakalarının kalınlığı bulunduğu dokulara göre değişmekle beraber 2-4 mm arasındadır. Bu anlamda 4 mm derinlikten daha fazla uygulamalar hipodermise (subkutan-yağ dokusu) tabakasını hedef alacaktır. Bu tür uygulamaya mezoterapi demek doğru değildir. Bilindiği gibi mezoterapi cildin dermis tabakasını hedef bölge olarak seçmektedir.

Enjeksiyon Miktarı: 

Mezoterapi uygulamasında, hedef bölgedeki her bir noktasal alan için farmakolojik ve/veya homeopatik karışımdan 0,1-0,3 mililitrelik miktar 0,5-4 cm aralıklarla verilmektedir. Bir seansta hedef bölgenin büyüklüğüne bağlı olarak 5-10 ml arasında karışım kullanılır.

Uygulama Öncesi: 

Mezoterapi seanslarına vücudu sıkıca saran ve baskı uygulayan giysilerle (kot ve stretch pantolon-etek) gelinmemesi ve seans öncesinde kanı sulandıran ilaçların kesilmesi gereklidir. Mikro-enjeksiyon yönteminde, uygulama bölgesinde ağrı çok az oranda olmaktadır. Ancak, ağrı eşiği düşük olan kadın/erkeklerde ve vücudun ağrıya duyarlı olduğu bazı bölgelerinde ağrı yüksek oranda olmaktadır. Bunun önlenmesi için, lokal anestetik madde veya buz uygulaması yapılabilir. 

Mezoterapi Seansı Sonrası: 

12 saat süresince sıcak banyo ve 6 saat boyunca makyaj yapılmaması gerekir. Yürüyüş, hızlı yürüyüş, hafif tempoda koşu gibi hafif ve orta düzeyde spor yapılabilir. Ancak, zorluk derecesi yüksek sporlar 48 saat süresince yapılmamalıdır. Bu uyarılara uyulmadığı takdirde, seans sonrasında ağrı ve morarmada artış olabilir.

Tedavi Süresi: 

Tıbbi sorunun tipine ve derecesine bağlı olmak üzere, haftada 1 –2 seans uygulanır ve toplam seans süresi 4-12 arasında değişir.

Avantajları: 

Tedavi edici karışım tıbbi sorunun olduğu bölgeye doğrudan verildiği için etkisi çok çabuk başlar. Karışım çok az miktarda kullanıldığı için sindirim sistemi sorunları olan (ülser) ve ağızdan ilaç alamayan kişilerde çok rahat uygulanır ve sistemik yoldan verilen ilaçların aksine yan etkisi yok denecek kadar azdır. Her gün ilaç almaya gerek kalmadan haftada bir veya iki kez uygulanır, 

Yan Etkileri: 

Uygulama alanında ağrı, kızarıklık, kanama, morarma, deri nekrozu, asepsi-antisepsi kurallarına uyulmaz ise enfeksiyon görülebilir. Yine çok az oranda ilaçların sistemik yan etkisine bağlı epigastrik ağrı, rebound etki ve allerjik reaksiyonlar görülebilir. 

Yorum Yap

Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Giriş Yap

Yorumunuzun kontrolden geçtikten sonra yayınlanacaktır.

...