Çevre
dostu olan jeotermal kaynaklar ile:
1. Elektrik enerjisi üretimi,
2. Merkezi ısıtma, merkezi soğutma, sera ısıtması vb. ısıtma/soğutma uygulamaları,
3. Proses ısısı temini, kurutma
işlemleri gibi endüstriyel amaçlı kullanımlar,
4. Karbondioksit, gübre, lityum, ağır su, hidrojen gibi kimyasal maddelerin ve minerallerin
üretimi,
5. Termal turizm\'de kaplıca amaçlı kullanım,
6. Düşük sıcaklıklarda (30 °C\'ye
kadar) kültür balıkçılığı,
7. Mineraller içeren içme suyu üretimi,
ile faydalanıyoruz. Fakat dünyaya ve Avrupa’ya baktığımızda ülkemizin jeotermal
kaynakları aslında tam verimle kullanamadığını görüyoruz.
Yazın
bitmesiyle birlikte termal turizme olan ilgi giderek artıyor.
Kaplıca turizminin insan sağlığında büyük yararı olduğunu
bilen ülkeler bu turizme son derece önem vermektedir.
Dünyada termal turizm ve kaplıca denilince akla gelen ilk
ülkeler Macaristan, Japonya, Almanya, Çek Cumhuriyeti, Fransa, İsviçre,
Yunanistan, İtalya, Rusya’dır. Özellikle son yıllarda Çek cumhuriyeti ve Slovakya
‘da çok gelişmiş tedavi edici kaplıca merkezleri bulunmaktadır.
Almanya ve Macaristan 10 milyon, yani Türkiye turizminin %47’si. Rusya 8
milyon, Fransa 1 milyon, İsviçre 800 bin turist ağırlamakta bu alternatif
sağlık turizminde. Bu ülkeler termal “ Kaplıca” turizmde ağırlıklı turist çeken
ülkeler. Japonya’ya yılda 13 milyon turist Beppu şehrine sadece termal
turizm amaçlı olarak gitmekte. Bu rakam Türkiye turizminin % 61.90’nına eş
değer, üstelik bu rakam sadece Beppu şehrine için.
Dünya
termal turizmden ciddi bir pay alıyor ama biz elimizdekileri yeterince
değerlendiremiyoruz.
Türkiye jeotermal kaynaklar açısından
Dünya çapında bir potansiyele sahip olup, Avrupa’da ise kaynak potansiyeli
açısından birinci, kaplıca uygulamaları konusunda ise üçüncü sırada
bulunmaktadır. Üstelik 1500’ün
üzerindeki kaynaktan temin edilen sular,
debi, sıcaklık, çeşitli kimyasal ve fiziksel özellikleri ile de Avrupa’daki
termal sulardan daha üstün nitelikler taşımaktadır. Ülkemizdeki termal suların sıcaklıkları
20-110 0C arasında değişmektedir.
Jeotermal enerjinin
avantajları
Jeotermal enerji; yenilenebilir oluşu,
reenjeksiyon (jeotermal akışkanın yer altına geri basılması) metoduyla
kaynağının sürekli beslenebilmesi, diğer enerji kaynaklarına nispetle oldukça
ekonomik oluşu, inşa süresinin kısa oluşu ve çok ileri teknoloji
gerektirmemesi, en önemlisi temiz oluşu ve çevreyi kirletmemesi, % 99\'a varan
verimlilikte ve güvenilir şekilde işletilebilir olması itibariyle giderek ön
plâna çıkmaktadır. Buna karşılık, jeotermal akışkanın paslanmaya, çürümeye,
kireçlenme veya silişleşmeye (kabuklaşmaya) sebep olması, bırakıldığı yüzey sularını
ihtiva ettiği bor elementi yüzünden kirletmesi, bünyesinde karbondioksit ve
hidrojen sülfür gibi çevreye zararlı gazlar bulunması, jeotermal enerji
sisteminin uygulanmasında bazı teknolojik tedbirlerin alınmasını
gerektirmektedir.
Bugün dünyada birçok ülkede jeotermal enerji ile
şehir, ev ve sera ısıtması yapılmaktadır. Dünyada ilk jeotermal ısıtma sistemi
Boise, İdaho\'da (ABD) 1890 yılında inşa edilmiştir. İzlanda\'nın % 85\'i
jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır ve hâlen dünyadaki en uzun jeotermal
akışkan hattı bu ülkededir.
Dünyada genç tektonizma ve volkanizma gibi
jeolojik özellikleri sebebiyle birçok jeotermal kuşak bulunmaktadır. Bunlardan
Alp-Himalaya kuşağında yer alan İtalya, Yunanistan, Tibet ve Çin Halk
Cumhuriyeti ile beraber ülkemiz de oldukça yüksek jeotermal enerji
potansiyeline sahiptir.
Yurdumuz; Batı Anadolu Bölgesi\'nde graben
(çöküntü alanı), Orta Anadolu\'daki havza rejimi, doğuda sıkışma tektoniği ve
kuzeyde, Kuzey Anadolu fay hattından dolayı tektonik açıdan oldukça hareketli
bir bölge üzerindedir. Yüksek sıcaklı jeotermal kaynaklar genellikle Batı
Anadolu, düşük ve orta sıcaklı kaynaklar ise Orta ve Doğu Anadolu\'dadır.
Türkiye, ısıtma maksatlı, jeotermal enerji potansiyeli ile dünyada ilk yedi
ülke arasına girmektedir. Sıcaklık alt sınırı 20 oC olarak kabul edildiğinde
600 kaynak grubuyla (1000 adet kaynak) ülkemiz, Avrupa\'da birinci sırayı
almaktadır. Isı enerjisi olarak yararlanmak için 35 oC sınırı kabul edildiğinde
ise, karşımıza 170 adet jeotermal alan çıkmaktadır. Ülkemizde jeotermal
enerjiden yararlanma oranı elektrik üretimine göre konut ısıtmacılığında daha
fazla olmaktadır. Türkiye\'de az sayıda da olsa yüksek sıcaklık değerine sahip
jeotermal alanlar da keşfedilmiştir. Ancak ülkemizde jeotermale dayalı elektrik
üretimi yeterli düzeye ulaşamamıştır. Bugün arama yapılmış sahalar içinde, yeni
teknolojiler kullanılarak on kadar jeotermal sahadan elektrik üretmek
mümkündür. Bunlar şunlardır: Kızıldere (Denizli), Germencik, Salavatlı,
Yılmazköy (Aydın), Tuzla (Çanakkale), Cafer beyli, Salihli-Göbekli (Manisa),
Simav (Kütahya), Seferihisar, Dikili (İzmir).
Dünyada jeotermal zenginliğiyle yedinci
sırada yer alan Türkiye, jeotermal potansiyeliyle toplam elektrik enerjisi
ihtiyacının % 5\'ine, ısı enerjisi ihtiyacının % 30\'una kadar
karşılayabilecektir. Ancak bunların ağırlık ortalaması alındığında Türkiye
enerji (elektrik + ısı enerjisi) ihtiyacının % 14\'ünü karşılamaya taliptir.
Yorum Yap
Misafir olarak yorum yapıyorsunuz. Giriş Yap
Yorumunuzun kontrolden geçtikten sonra yayınlanacaktır.